Evde Tek Başına

Dün bahsettiğim gibi hayatımda ani ve çoklu değişimler yaşarken yazmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğum günlerdeyim. Elimden geldiğince bunu sizinle paylaşmak, kendime de bugünleri unutmamak adına bir anı bırakmak konusunda kararlıyım. Bu kararların ikinci gününden herkese selamlar..

Aylar yıllardır size sürekli bahsettiğim bir kitap var: "Flanöz". Ayıla bayıla okuyup yetmeyip bölümlerini arada yine açıp açıp okuduğum bir kitaptı. Hem bu flanözcülük tam benlik bir hadise hem de yazarda kendimde bulduğum tonlarca şey olduğundan size de anlata anlata bitiremedim. Bu konuya birazdan tekrar bağlanacağız. Ama şimdilik bugünüme dair kısa bir özet geçelim:

Eylül ayında Paris'te evlendim. Eşim Amerika'da yaşıyor bense malum master eğitimime Türkiye'de devam ediyorum. Master tezim, doktorada Amerika'ya kabul alma çalışmalarım derken ani bir kararla onun yanına California'ya geldim. Evde oturacak koltuğumuz bile yok her şeyi birlikte yapmak istiyoruz bir de keyfimiz keyif.. Bir hafta içinde hallettik her şeyi. Gelişim de Thanksgiving haftasındaydı o yüzden çok kolay oldu ev işlerini halletmek. Derkeeennn kocam beyin iş günü geldi çattı ve bir anda evde tek başına kalakaldım. 27 yıllık hayatımda tek başına yaşama deneyimini asla yaşamamış olmamın da etkisiyle vay bana vaylar bana geçit törenimiz başladı (!) Saat farkının da etkisiyle sürekli uyuyordum zaten ama uyandığım zamanlarda da es kaza biriyle konuşmam gerekir ya söylediklerini anlamazsam ya yanlış bir cümle kurarsam diye kendi sarsılmaz benliğimi (!) yerle bir etmeyi başardım. Girişken, konuşkan, hayat enerjisi dolu ben gitti yerine içine kapanık, utangaç bir kadın geliverdi.. Pazartesi salıyı o çarşambayı kovalıyor derken sonunda dur demeyi başardım bu gidişe. Dün kendime bir flanöz haritası çıkardım ve başladım yürümeye.. Evde yakacak çer çöp de yok biraz evi kristaller, adaçayları, tütsüler arındırmam gerek, bahanem oldu anlayacağınız. Her yerde spiritüel yaşam almış başını gitmiş tanrıya şükürler olsun bulmak zor olmadı. Korkunç pahalı bir mağazaya girdim ve ilk alışverişimi kazıklanarak sonlandırdım. Ama tahmin ettiğimin aksine korkulacak çok da bir şey yok gibi gelmeye başladı. Ardından Ali Rıza'yı aradım acilen birilerine anlatmam gerek çünkü. O sırada küçük bir dükkan gördüm. Her yer tonlarca ot ve tütsüyle doluydu. Oraya atıverdim kendimi. Çok tatlı Amerikalı bir çiftin yeriydi ve nereden geldiğimi sordular. Türkiye'den olduğunu söyledim ve ayaküstü laflamaya başladık. İletişim kurmakta olan çekingenliğimden bahsettim ve nelerin zor olduğundan konuştuk. Ardından fotoğrafta da gördüğünüz sol taraftaki yeşil taşı bana bu süreçte şans getirmesi için hediye ettiler. Üstün isim tutma hafızamla sadece 'green'li bir şey olduğunu hatırlıyorum adının! Ama kendimi ne kadar iyi hissettiğimi anlatamam o anda. Konuşmak için onların yanına her zaman gidebileceğimi söylediler. Bunu kesinlikle yapacağım.

Taşı yanımda gezdirmeye kararlıyım. Günümün  geri kalanında olanlar da başka sefere kalsın artık.  

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bir Gürgen Dalıyım

Kemal Tahir - Yorgun Savaşçı

Bizim Büyük Çaresizliğimiz (Film)