Kayıtlar

Bir Karşılama Yazısı

Resim
Hepinize merhaba, 2019'u bitirirken Ali Rıza'nın tatilini fırsat bilip bir gezi planlamıştık. 26 Aralık günü yani tam bir hafta önce sabahın erken saatlerinde yola çıktık ve deneyimlediğim en güzel şeylerden biri olduğu tartışmasız güzellikte bir geziyi tamamladık. Planımız yeni yılı evde karşılamaktı o yüzden 31 Aralık'tan önce evimizdeydik. Tatil 1 Ocak gününe kadar sürdüğü için kendime de tatil vermeye devam ettim. Bu gezi sürecini gün gün anlatacağım. Fakat onun öncesinde 2020'ye bir merhaba demekle başlamak istedim. 2019 hayalini kurduğum ve hatta aklımda bile olmayan çoğu şeyi getirdi bana. Master, yeni insanlar, dostlar, yeni ülkeler, daha önce gitmediğim şehirlerde sevdiklerimle olmak; evlenmek, hayallerime biraz daha yaklaşmak... Annemle 2019 yılını konuştuğumuzu hatırlıyorum-daha dün gibi- ve bu yıl bizim yılımız olacak hissediyorum demiştim. Pek çok açıdan öyle oldu ve 2020 ile ilgili hissettiğim şeyse zorlu olacağı. Çünkü hayalini kurduğum şeylere ulaşa

Cam Kent

Resim
Cam Kent, Paul Auster'ın "New York Üçlemesi" polisiye roman dizisinin ilk kitabı. Aynı zamanda daha önce Paul Auster okumadıysanız onsuz geçen yıllarınıza üzüleceğiniz de bir kitap. Çünkü başladığı andan itibaren nasıl bittiğini anlayamadan serinin ikinci kitabına başlayacaksınız.  Daha başlarken polisiye tarzda bir roman olduğunu söylemiştim ama siz de benim gibi polisiye romanlar defterini lisede kapattıysanız hemen açın hatta yeni bir deftere başlayın çünkü bu o bildiklerinize hiç benzemiyor. Okurken beyninizi yan koltuğa koyun ve ayrı ayrı yürütün bu işi bence çünkü biraz duman çıkaracak türden. Kitap boyunca kim dedektif kim yazar kim Paul kim Auster; Don Kişot da nerden çıktı; Daniel, Quinn, Stillman derken kitabın şak diye bittiği yerde kalakalacaksınız. Edebiyat, felsefe, tarih, dini öğretiler ne ararsanız kimi ararsanız hepsi burada. Kitabın en sevdiğim kısımlarından biri formu değişen nesneler ve bu nesnelerin artık nasıl bir ifade bulacağıyla ilgili

2019 Hasar Raporu

Resim
Hepinize kısa bir aranın ardından merhaba. 2019'a veda edip yeni yılı karşılamamıza bir hafta kala eminim siz de şöyle "neler kaybettin dön bir bak istedim" adlı derbeder flashback çalışmaları yapıyorsunuzdur. Bu süreci kendimizi yiyip bitirmeden aksine yeni yılda bize faydalı olabileceğini düşündüğüm bir sorgu listesi hazırlamaya karar verdim. Aslında bu benim kendi versiyonum ve siz bu listeyi kendinize uyarlayarak daha faydalı hale getirebilirsiniz. Bu yıl benim için nasıldı, kimler geldi kimler geçti... Neler yapmayı planladım, neleri yapamadım ve en çok da neden yapamadım konusuna odaklanmak istiyorum. Çünkü neden yapamadığımı bilirsem yeni yılda kendime yüklenmek ve yanında yapıldı tiki olmayan listeme gözümde yaşlarla bakmak yerine daha gerçekçi ve kendime iyi davrandığım bir yıllık plan oluşturabilirim. Bunların sonucunda ise kendime bir hasar raporu çıkarıp 2020'ye tertemiz bir sayfa açarak başlamaya çalışacağım. 2019'da yapılacaklar listesini

Bir Balıkçı Hikayesi

Resim
Bir balıkçı hikayesi vardır. Hani şu Amerikalı iş insanı ile olan. Rastlayanınız vardır belki. Hikayenin farklı versiyonlarını okumuştum ama aklımda kalanıyla aktarmam gerekirse: Amerikalı zengin bir iş insanının bir gün küçük bir Meksika kasabasına yolu düşer. Limanda gezinirken teknesi balıkla dolu bir balıkçı dikkatini çeker ve yanına yanaşır balıkçının. "Bu balıkları yakalaman ne kadar zamanını aldı?" diye sorar. Balıkçı, bir kaç saat sürdüğünü söyler. "Peki kalan zamanında ne yapıyorsun" diye sorar balıkçıya. Balıkçı: ailesiyle zaman geçirdiğini, çocuklarıyla oynayıp karısıyla siesta yaptığını; arkadaşlarıyla gitar çalıp şarap içerek bütün gününü nasıl keyifli bir meşguliyetle geçirdiğini anlatır. Bizim Amerikalı hemen işi büyütme derdine düşer tabii ve ona işini nasıl büyütüp daha çok para kazanacağını anlatır. Tabii daha çok para kazanabilmesi için kasabasını terk etmesi, holdingi için New York'a yerleşmesi gerektiğini söyler. Balıkçı sor

3 Günde Mutluluk

Resim
Herkese yeni bir gün, yeni bir haftadan merhaba. Bugün Ali Rıza'nın işi dolayısıyla San Diego'ya geldik. Günlerdir San Francisco'ya gideceğimizi düşünüp hevesle evde sesli planlar yapıyordum ama bu durumu uzak bir geleceğin hayali olarak düşünen kocam bey maalesef bu sabah yola çıktıktan sonra gideceğimiz yerin San Francisco değil San Diego olduğunu söyledi. Neyse çok büyük bir değişiklik olmadı diyebilirim çünkü bütün günü üniversite kütüphanesinde tezimle geçiriyor olacaktım her şekilde. Şu anda San Diego Üniversitesi'nin Geisel Library'sindeyim. Çalışmaya çoktan başlamıştım ama bugünü boş geçirmeyeyim blogda yine de bir şeyler yazayım dedim. Cumartesi günü öğle saatlerinde planladığımız üzere evden çıkıp Santa Monica'ya doğru hareket etmeye başlamıştık. Yola çıkar çıkmaz annemden bir sesli mesaj geldi. Sesli mesaj şu hepimizin bildiği 'yayalım arkadaşlar, son dakika haberi', 'herkes öğrenmeli' tadında bir mesajdı. Mesaj şöyle başlıyor:

İnsan Dilinin İlk Kelimesi: 'Bekos'

Resim
Bir insan, doğduğu günden itibaren bir odaya kapatılıp kimseyle iletişime geçmeden büyürse kendi başına konuşabilir mi? Diyelim ki konuştu. İlk kelimesi sizce ne olurdu? Bu yazıyı yazmamda ve bu soruları sormamda bana ilham veren kitap Paul Auster'ın New York Üçlemesi'nin ilk kitabı olan "Cam Kent" oldu. Kitabı iki gün önce okumaya başladım. Kitap oldukça ilgi çekici bir polisiye romanı. Kitap incelemesini ayrıca yazacağımdan kitapla ilgili detayları hemen geçerek asıl konumuza gelmek istiyorum. Kitabın mevcut olaylar silsilesinde çok önemli bir karakterimiz var: Peter Stillman. Kendisi ilk konuşmaya başladığı andan itibaren ne olduğunu anlayamadan kalakalacaksınız. Önce otizimli olabileceğini düşündüm ardından başka yerlere gidiyor olaylar hayali karakterler mi şizofren mi çıkacak Peter ne diyor nee nasıl derkeeennn! Öğreniyoruz ki Peter babası tarafından yıllarca bir odada kendisiyle hiç bir iletişim kurulmadan tutulmuş. Elbette konuşamıyor uzun bir süre ve e

Topyekün Yalnızlık

Resim
Sosyolojik tahayyül içinde günlük yaşam pratikleri bizi kimi sorgulamalar içinde bırakır. Bazen kendimizi sorgularken bazen de çevremizde olup bitenin akışını durdurur sorgumuzu orada devam ettiririz. Bazen kendimizden ötede aslında gösterdiğimizden çok farklı olan asıl kimliğimize dönüp onunla yüzleşiriz. Bazen de durup bunu yapan kaç kişiyiz sorusunu sorarak dünyadaki yalnızlığımıza sarılırız ya da bu yalnızlığı bizimle paylaşan ve evet paylaşmasına rağmen topyekün bir yalnızlık içinde yaşamaya devam eden dostlarımızla kucaklaşırız. Hayatımızın çoğu yerinde dönüm noktası diyebileceğimiz şeyler olacak. Belki bazılarını kaçıracağız ya da kim bilir.. Doğru zamanda doğru sorgulamalar yapmak hayatımızı kurtaracak. Bildiklerimiz bizi yalnızlaştıracak bazen de aynı bildiklerimiz bizi geriye kalan her şeyin ve herkesin bir parçası yapacak. Sorgulamadan yaşamaya imrenecek sonra da "aman canım öylesi bir mutluluğa böylesi bir yalnızlığı tercih ederim" diyerek farkında ol