Göğü Delen Adam
“ Papalagi denince
beyazlar ya da yabancılar anlaşılır. Ama sözcüğü sözcüğüne çevrilirse göğü
delen anlamına gelir.
Samoa’ya ilk misyoner bir yelkenliyle gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği gibi bir delik. O, göğü delip geçmişti.”
Samoa’ya ilk misyoner bir yelkenliyle gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği gibi bir delik. O, göğü delip geçmişti.”
Kitabın girişinde
yer alan bu kısım kitapta sürekli adı geçen Papalagi’nin tanımı niteliğinde.
Ben de doğrudan aktarmak istedim.
Kitabın yazarı alman
Erich Scheurmann. Kitap doğrudan bir kabile reisinin notlarının aktarılmasıyla
oluşturulmuş. Kitabın ilk bölümünde yazarın bir ön
açıklamasını görüyoruz. Diğer bölümlerde ise bir kabile reisinin, medeniyet ya
da medenileşmek dediğimiz kavramla taban tabana zıt yaşantısından Avrupa’yı ve
Avrupa gerçeklerini anlatışını dinliyoruz.
Kitap beni oldukça etkiledi. Bölümlerde, giyinme-etini örtme, meslek sahibi olma, zaman kavramı, batının din ve tanrı algısı, inanış biçimi, yüzeysel de olsa kapitalizm anlatısı, teknoloji ve buna benzer pek çok bildiğimiz ve hatta bizzat kendimizin de eleştirisinde bulunduğumuz şeyler anlatılıyor aslında. Sizi etkileyen bilmediğiniz konuların anlatılması değil, bildiğimiz konuların tüm bu olup biten dışında yaşayan bir kabile reisinin gözünden, onun sözleriyle anlatılması. Hatta öyle ki söylediklerinin çoğu basit cümleler halinde fakat durup uzun süre düşündüren cinsten. Altını çizdiğim cümlelerden birini de paylaşmak istiyorum ki bu benim en sevdiklerimden oldu : “ Beyaz adam budala ve kördür. Gerçek mutluluğa karşı sağırdır ve bu utancını gizlemek için kat kat örtünmesi gerekir.” Bu cümlenin geçtiği yer ise Tuiavii’nin (kabile reisi) yabancıların-beyazların ya da kitaptaki haliyle Papalagi’nin giyinmesine dair görüşlerini paylaştığı bölüm. Her gün çok doğal olarak yaptığımız bir eyleme, Tuiavii'yi haklı görmemenin mümkün olmadığı açıklamaları karşısında ben çok etkilendim. Kitabın çocuklar tarafından da mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle ufkumda yarattığı aydınlanma, kullanılan cümlelerin yalınlığı çocuklarda da çok kolay algılanmaya neden olur diye düşünüyorum.
Kitap beni oldukça etkiledi. Bölümlerde, giyinme-etini örtme, meslek sahibi olma, zaman kavramı, batının din ve tanrı algısı, inanış biçimi, yüzeysel de olsa kapitalizm anlatısı, teknoloji ve buna benzer pek çok bildiğimiz ve hatta bizzat kendimizin de eleştirisinde bulunduğumuz şeyler anlatılıyor aslında. Sizi etkileyen bilmediğiniz konuların anlatılması değil, bildiğimiz konuların tüm bu olup biten dışında yaşayan bir kabile reisinin gözünden, onun sözleriyle anlatılması. Hatta öyle ki söylediklerinin çoğu basit cümleler halinde fakat durup uzun süre düşündüren cinsten. Altını çizdiğim cümlelerden birini de paylaşmak istiyorum ki bu benim en sevdiklerimden oldu : “ Beyaz adam budala ve kördür. Gerçek mutluluğa karşı sağırdır ve bu utancını gizlemek için kat kat örtünmesi gerekir.” Bu cümlenin geçtiği yer ise Tuiavii’nin (kabile reisi) yabancıların-beyazların ya da kitaptaki haliyle Papalagi’nin giyinmesine dair görüşlerini paylaştığı bölüm. Her gün çok doğal olarak yaptığımız bir eyleme, Tuiavii'yi haklı görmemenin mümkün olmadığı açıklamaları karşısında ben çok etkilendim. Kitabın çocuklar tarafından da mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle ufkumda yarattığı aydınlanma, kullanılan cümlelerin yalınlığı çocuklarda da çok kolay algılanmaya neden olur diye düşünüyorum.
Kitabın sonunda ise
yazarın biyografisi paylaşılmış. Kitabı sevmemdeki bir etken de yazarın yaşamı
oldu sanırım.
Umarım kitap hakkında bilgilendirici olmuştur. Keyifli okumalar.
Yorumlar
Yorum Gönder