Antabus


                           "İşte, televizyonda başına bir şey geldi mi başrol oluyorsun,
                                             hayatta başına bir şey geldi mi figüran."







    Antabus’a başladım ve başladığım gibi de bitirdim.
Öyle biraz okuyup arasına ayracınızı sıkıştırıp sonra dönebileceğiniz bir kitap değil.
Seray Şahiner öyle yerlerinden değinmiş ki kadınlığa; içinizi öyle bir yakan öyle çok tanıdığınız, bildiğiniz bir hikaye ki ! Hatta binlerce hikaye...

Bu kadar tanıdığın, bildiğin bir hikaye seni nasıl bu kadar etkiler peki ?

    Antabus bir gazete haberiyle başlıyor.

"Kızıyla ölüme atladı."
Leyla ile böyle tanışıyoruz. Leyla'nın gazetede çıkan haberiyle.
"Cinnet geçirerek kızıyla birlikte balkondan atladı."

Sonra Leyla şöyle söylüyor :
"Sayfayı çevirmeyin. Üçüncü sayfa haberleri üç-beş satırdan ibaret olsa da hikayeleri: "kırk katır mı kırk satır mı?"dır.
Siz sayfayı çevirmeyin, ben hikayeyi iki gün geriye alayım: Ben Leyla Taşçı, bu haber matbaaya gitmeden iki gün önce morgda değil hastane odasında yatıyordum:"


    Canım Leyla... Başlıyor hikayesine sonra. İlk aşkını, ailesini, yalnızlığını, tecavüzünü, ailesinin onu kan parası diye satışını, kocasına zorla verilişini, Mazlum'u... Anlatıyor da anlatıyor Leyla. O anlattıkça içinizde bir yerler burulmaya başlıyor. Leyla anlattıkça nefesiniz daralıyor, Leyla anlatıyor sen öylece bakakalıyorsun. Ve çok iyi biliyorsun sen Leylayı okurken binlerce Leyla'nın canına kastediliyor. Çok iyi biliyorsun sen daha sayfayı çeviremeden belki bir Leyla daha gitti.

"Evet, bende de konuşma reflüsü var. Yıllardır laflarımı o kadar çok yuttum ki, yalnız kaldı mıydı böyle içimden çıkıyor laflar. Amaan, el aleme konuşup da ne..."

    Öyle ama değil mi ? Bazen şiddeti görsek bile bana ne diyoruz. Şiddeti duysak da kulaklarımızı tıkıyoruz.

    Leyla bize hikayesi anlatıyor. Sonra kızını kucağına alarak balkon demirlerinden kendini aşağıya bırakıyor. Hem de karnındaki bebeğiyle. Kızını da yanında götürmek istiyor.

"Bu son pek hoşunuza gitmedi galiba. Eh, oturduğunuz yerden doğmamış bebeğe son biçmek kolay tabii. Bir de şu var: "

"Kocasını bıçakladı, serbest kaldı."

    Leyla bize şimdi de bambaşka bir son gösteriyor ! Bu kısımda Leyla'nın evliliğini okuyoruz. Onu bu gazete başlığını yaşamaya götüren süreci. Antabus ile tanışıyoruz, Leyla'nın hayalleri ve uyku haplarıyla... Leyla artık kim olacağını bilemez bir halde. Ne kadın, ne anne, ne insan... Öylesine şeyler yaşıyor ki sonunda çözümü bu habere konu olacak bir sonda görüyor.

"Kapı çaldı.Açtım, Ayşe, "Anne gazeteye çıkmışız", dedi, "okulda herkes bana, 'Senin annen katil,' diyor." "
"Şimdi sayfayı çevirebilirsiniz. "




Yorumlar

  1. Mensubu olduğum cinsiyet adına utanç duyuyorum çoğu zaman,düzelmeli bu çağda artık bunlar,peki nasıl? Bir sosyolog olarak kafa yorduğum temel konulardan birisi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Madem sosyologsunuz mensup olmayı sorayım size.. Cinsiyetin mensubu olunur mu hiç ?

      Sil
  2. Mensup; ait dahil olmak anlamına gelir. Neyse ne anladıysanız haklısınızdır,meramımı izah edememişim demek.Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne demek istediğinizi gayet iyi anladım. Sorum da gerçek bir soruydu, teşekkür ederim :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bir Gürgen Dalıyım

Kemal Tahir - Yorgun Savaşçı

Bizim Büyük Çaresizliğimiz (Film)